Beşiktaş ne oynuyor?

Maça çıkmayı unutan ve devre arası bittikten sonra farkına varıp sahaya ikinci yarı çıkan kırmızı-beyazlılar karşısında Beşiktaş, ilk yarısını önde kapattığı maçtan mağlup ayrıldı. Şu cümleyi anlam düşüklüğü olmadan kurmak kadar, okumak da karmaşık olacaktır. Tıpkı siyah-beyazlıların içinde bulunduğu karmaşa gibi.
Konuya ilk yarıdan başlayalım. Topun orta sahalarda dolaştığı, ilk şutun 33. dakikada atıldığı, enerjisi düşük bir ilk yarı. Bir tarafta rakip ceza sahasına sadece bir kez girmiş, hiç isabetli şutu olmayan Antalya, diğer tarafta topla daha çok oynuyormuş gibi gözüken ama topa hız katamayan, pozisyon üretemeyen, hareketsiz bir Beşiktaş. “Eyvah böyle bir maçtan nasıl bir maç yazısı çıkar” diye düşünürken, iki Beşiktaş orta sahası birden ceza sahasına girip Cenk’e pozisyon hazırladı ve siyah-beyazlılar soyunma odasına önde gitti.
Beşiktaş için olaylar da devre arasında başladı. Dönüşte yerini Rosier’e bırakan Bailly’e ne olduğunu kimse bilmiyordu. Tıpkı Aboubakar’a ne olduğunu bilmediğimiz gibi. Arama motorlarına, karın ağrısı, ateş yazıp baktığımızda viral enfeksiyondan zehirlenmeye kadar birçok şey yazıyor. Ama kulüpten kimse çıkıp da oyuncunun nesi olduğunu, ne zaman oynayabileceğini söylemiyor. O zaman tahmin etmek de bizlere kalıyor. Sergen Yalçın’ın kendisi hakkındaki referansını da düşününce, seçim kararı alınmış, geçici hocayla çalışılan bu karışık ortamda acaba Aboubakar oynamak mı istemiyor? Bu soruyu burada bırakalım, maçın ikinci yarısıyla devam edelim.
Bailly çıktıktan sonra Beşiktaş stoper ikilisi rolüne Necip ve Bahtiyar soyundu. Neden? Çünkü ikisi de asıl mevkileri dışında her yerde “çık oyna” dediklerinde sızlanmadan oynuyor. Bailly sakatlığı, Aboubakar kaprisi, Chamberlain lakaytlığında değiller. Ama ikisi de stoper de değiller. Ve daha Beşiktaşlı oyuncular kim, nerede, nasıl oynayacak anlayamadan da kalesinde ilk golü gördü. İkinci yarıda 12 dakika geçtiğinde ise siyah-beyazlılar üç gol yemişti. O noktadan sonra maçın kaç kaç bittiğini ya da nasıl bir oyun oynandığını konuşmanın pek de bir anlamı yok. Burak Yılmaz’ın oyuncu değişikliklerinin doğrusu/yanlışını değerlendirmenin de çok bir anlamı yok. Çünkü Süper Lig’in üç büyüklerinden birinin, doğal şampiyonluk adayının, teknik direktörünün daha tecrübeli bir isim olması gerektiği aşikar. Burak Yılmaz elbet bir gün Beşiktaş için iyi bir teknik direktör olacaktır ama o gün bugün müdür, siz söyleyin. Şunu siyah-beyazlılarda görev yapan herkes kabul etmeli artık, Beşiktaş’ta sorun saha içindeki oyun değil. Beşiktaş’ta sorun, cevabı belli olmayan sorular.
Beşiktaş’ta bu kadroyu kim kurdu?
Beşiktaş’ta hangi transfer verilen parayı hak ediyor?
Beşiktaş’ta yabancılara verilen paraya yazık olmuyorken, neden Cenk’in Salih’in sözleşmesi hala bekliyor?
Dünkü maçın ardından da, geçen hafta da, önceki hafta da ve hatta muhtemelen önümüzdeki hafta da sorulması gereken asıl sorular bunlar. Ama şimdi ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey, biz bunların yerine yine Beşiktaş ne oynuyor, onu soralım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir